1 Kasım 2013 Cuma

Silah(lar)ımı seçiyorum

"ve olaylar gelişir" başlıklı yazımda bahsi geçen bol Passiflora'lı gecenin sabahında, ofise vardığımda beni bekleyen bir paket vardı. Bu hay-huy başlamadan önce internet üzerinden sipariş verdiğim yüksek topuklu ayakkabılarım işte tam da bu sabah gelip masama konmuştu. Oysa o sabah düz taban ayakkabılarımla bile yürüyecek bir damla enerjim yoktu.

Sadece denemek için giydiğim ayakkabılarımı o gün ayağımdan hiç çıkartmadım; hastaneye giderken de, Nişantaşı’nın arnavut taşlı sokaklarında bir yandan ağlayıp bir yandan yokuş aşağı/yukarı yürüyerek saat 20.00'deki doktor randevusuna yetişirken de.

Birlikte çalıştığım sevgili arkadaşımın bahsettiği şu filmdeki esas kızın güç kaynağı kırmızı rujuydu, ben de güç kaynağımı bulmuştum, benim güç kaynağım da ancak yüksek topuklar olabilirdi zaten!!!


Teknik olarak, her hastane ziyaretimde, kemoterapi alırken ya da ameliyat sırasında bu ayakkabıları giymem şimdilik pek mümkün görünmüyor :) Yani en azından, ben onları giyecek enerjiyi bulsam da kendilerinin ameliyathanede pek de kabul göreceğini zannetmem. O nedenle alternatif güç kaynaklarımı da belirlemeliyim. İnsan görüntümü sürdürebilmek için gereken makyaj malzemelerim (organik ürünlerle değiştirilebilir, önemli olan fonksiyonu) ve yüzdeki kıl kaybına karşı takma kirpikler ve kaş kalemim.
Peki ya saç meselesi? Şimdi efenim bu konu için benim çocukluğuma dönmemiz gerekecek; dolayısıyla, benim için başlı başına bir tez konusu olan bu saç meselesini ayrı bir başlıkta ele almak üzere şimdilik hoşçakalın, esenkalın :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder